30 Ekim 2012 Salı

Saçmalıklar



Bugün okula gitmedim
Okul da bana gelmedi.
Sıkıntılar okula atılan tribimle başlar oldu
En sevdiğim şiiridir Orhan Velinin

“sokakta giderken, kendi kendime
gülümsediğimin farkına vardığım zaman
beni deli zannedeceklerini düşünüp
gülümsüyorum.”

Pijamalarımla markete gidip bir paket sigara aldım.
Sonra bir baktım mahallemde tanımadığım insanlara aileden biri gibi davranmışım.
Hava bugün bulutlu
Yağmur da yağabilir.
Hiç yapraklar oynamadan yağmur yağar mıymış diye geçirdim içimden, ne saçma.
Ah rüzgar sen nelere kadirsin?
Bugün sizin bütün Tanrılarınıza küfür ettim.
En güzeli benim ki çünkü.
Tembellikten değil sıkıntıdan yazdım bugün.
Zaten dersin başına yarım saatten fazla oturmayı hiç beceremedim.
Balkonum daha güzel bugün
Kedim daha temiz
Yemeğini yiyip bütün gün uyur.
Hiç kediye özendiğiniz oldu mu?
Benim hep olur.
Kediler dünyanın en keyifli hayvanlarıdır.
İnsan da bir hayvan diye öğretmemişler miydi bize?

- Hayat bazen çok anlamsız.
Bugün size uğrayan ilham perisi bana hiç uğramadı.
Bizim sokağı sevmedi sanırım.
Halbuki burada çok güzel mısırcılar dondurmacılar vardı.
İlham perisi mısır sever miydi?
Sevmiyorsa zaten zevksizmiş gelmemesi tam isabet olmuş.

Bir de Cemal Süreyya okudum bugün
Hiç anlamadım ama olsun güzeldi.
Mesela diyor ki;

“Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin.”

Ben onun gözleri olmadan edemesem “Bana ne gitmeyeceksin.” diye tepinir dururdum.
Kapıya kilitler vururdum.
Cemal Süreyya ya sevmesini bilmedi ya da gitsin istemedi.
Anlamadığımı söylemiştim.
Bugün hava rüzgarlı
Hadi kalkıp sinemaya gidelim.

20 Ekim 2012 Cumartesi

Karalama

Hissiz duygusuz olmayı istedim yıllarca
Çala kalem yazılmış romanlara doldu dolalı gözlerim.
Saçlarım o eski nergis gibi kokmaz oldu.
Ne de güzel yansımıştı halbuki göle silueti
Gözleri dolduran tazeliği..

Acı doruk noktaya ulaşınca göz yaşı akmaz demişti arkadaşı.
O acı hiçbir zaman doruklardaki çıplaklığıyla yalnız ve yalnız serseri kalamamıştı.
Bulutların gizlediği güneş ışığı hiç hak ettiği özlemi bulamamıştı.
Her şey duvara yansıyan gölgeler gibi anlamsız.
Kah bir çift göz kah iki güzel kelam.
Ötesi hep yalnızlık deryasında boğulmuştu.

Tükenmişlik hissini bilir miydi hiç gökyüzünün sonsuzluğunda kaybolan martı?
Uçsuz bucaksız okyanusta salınan ahtapotlara ne kadar yabancıydı bir damla gözyaşı?

Sevgi uçsuz bucaksız değildi.
Sözlükteki anlamı; bağlılık göstermeye yönelten duyguydu halbuki.
Duygular durağan
Yönler hep tıkalı.
Ne deniz gibi sonsuz ne gökyüzü gibi bucaksız

Dumanı tüten evlerde öğretememişler miydi bize duyguları?
O zaman en büyük coşkuyu gürül gürül yanan sobanın üzerindeki kestaneler vermez miydi
Şimdi yürekte sönen duygularımızın verdiğini?

Hayalsiz insan ölmeye mahkumsa
İdam sehpasında hiç ümit yoksa
Yaşanan hikayeler hep mutsuzsa
Nedendi kaybolduğumuz bu kargaşa?

20 Ekim 2012
11.35



7 Ekim 2012 Pazar

Can dosttan mektup var




Güzel Dost İçin

  uzun zaman sonra yani bu gün yazmam gerektiğini düşündüm.
doğrusu küçükken yaşıtlarıma göre iyi yazardım sonra gereksiz ve yanlış buldum,yazmadım,yazamadım.
konuştum hep,iyi de konuştum bence ama gün geldi,o da yazı gibi gereksiz ve yanlış oldu gözümde.
şimdi ne yapmak gerekti bilemedim,çok düşündüm ve kendimi susarken buldum.oldukça değerliydi benim için susmak..
Susmak,kabullenme gerektirir,her şeye eyvallah demektir.
zaten pek bi şey de yokken kolaydırda ve susarsın ,sustukça susarsın,bir erdemin tadına varırsın.
tekrarı yoktur susmanın,bi başladımı bitmez bi daha;yekpare,tek vücud,sonsuzlukta yol alan tek nota.
öylesine bi bütündür ki,tek bir boşluğunu bulup sıyrılamazsın.
sadece düşünmek oyalar insanı,onlar da hayelleri getirirler sana.
birden bi bakarsın sesin çıkmaya başlamış artık.artık istediğinle istediğin yerde konuşabilirsin.
her sözü söylersin,hepside anlamlıdır zaten anlam senindir.
 
   buldum dersin güzelliği,iyiliği,gerçek bu dersin,daldıkça dalarsın derinlere.
yoktur hüzün suskunluğunun hiç bi yerinde.
yeni yeni hayellerle renklenirken dünyan,yükselirken heyecan kalbinin derinliklerinde,bir el dokunur sırtına
olanca şevkati ile.
bütün gerçeklik dolu şevkatli o el sana ,kalk der,gidelim.hayel de biter,düşünmekte.
susmak;susmak hiç bitmez,yol da öyle..

  yazmak susmaktan mıdır,konuşmaktan mı bilemedim ben.susmaktansa,yazarken de inandığım erdemi koruyorum.
değilse de daha erdemli bi şey yapıyorum kendimce.yazmalıyım bu kez,böyle düşünüyorum.
yazmalıyım çünkü,bi değer verirken bile ona hangi değerle yaklaşsam eksik dediğim,o kadar sevdiğim bi dostum var.
onun bi kalbi var,hisleri var yalnızlığı var,bazen korktukları var.
onun çok güzel bi kalbi var,soruları var,bi çoklarımız gibi (bazen fazla,bazen eksik) sorunları var,
yüzünde hüznü var,içinde kimi zaman gözlerine yansıyan fırtınaları,hiç olmasa engin denizleri var.

ama onun birde inandım,güvendim,dostumsun dediği dostu da var.derki o dost;vakit yazmak vakti,
zaman biraz da buna eşlik etmeli ve bilsin zaman,dostun yüzü bu yazıyla gülmese de,hüznünde bi şey eksilmese de,
kalbi doğru ışığı seçse de seçmese de bu yazı kendini tamamlar.

ve yine bilsin kendi geleceğini bilmez zaman,
tek bir an dostun yüzünden dağılırsa hüzün,yazı noktaların en keskinini kendi sonuna koyar;
sonsuzluğun sonundaki nokta.sonsuz uzayıp giden,bitmeyi bitirmeyen,yeni zorlukların başlangıcının bittiğini müjdeleyen nokta..

   sana bu yazıyı yazmak istedim çünkü,belki kabul etmezsin ama seni bazen çaresiz bi yanlızlık içinde görüyorum,
biraz sıkılmış biraz yorulmuş yine de bu halden çıkmak için çabalar biçimde.öyle anlarda ulaşamıyorum sana,
soramıyorum neyin var diye gerçi sorulmazda,ne diyebilirsin ki,ben sana ne diyebilirim ki.
ben olsam beni dinlermiydim bilmiyorum.hep aynı şeyleri söylüyorum.
ama ne yapabilirim bildiğim tek gerçek,inandığım,tılsımını kaybetmeyecek yegane şey.
sana yine aynı şeyi söylerim;
teslim ol,bırak kendini Ona.inan,iste Ondan.yerlerin göklerin sahibi yalnız müminin kalbine sığar.
bi kalbi daha güzel ne şereflendirebilir.O kalbe geldimi misafir gibi değil ev sahibi olarak gelir;
en kutlu evin sahibi olarak.kutlu ev de bekler Onu,gelsin ister.
çağırmazsan eğer evin sahibini kalbin dara düşer,sıkıntıya girer.
o güzel kalbin böylesi bi hasretle üzülürse,ben de üzülürüm.üzme kalbini,bekletme çağır artık ver evi sahibine.
merak etme daha fazla yazmıcam hep söylediklerimden.duam eksik olmaz ama senin için Alemlerin Rabbine.

   bunlar biraz kendi hissettiklerimden,biraz sana dair düşündüklerimden.dedim ya zaman sonra yazdım,
yeterli gelmeyebilir sana.elimden geldiğince,gönlümden geçtiğince.daha güzel  yazardım ama bende kelime bu kadar.
üzül istemem hiç.O verseydi bana bi kudret alırdım hüznü kalbinden.
.yazı biraz uzun gibi ama sözün özü kısa;ne zaman istersen en kıymet verdiğim dualarımla yanındayım.
elimden geldiğince ellerim hep açık olur senin için En Sevgiliye..


oğuzhan Kacar



O kadar özelsiniz ki benim için. Rabbim sizin ayrılıklarınızla sınamasın hiç beni. "Siz"li zamanı durdursam ve hiç akmasa...

Allah hep güldürsün yüzünüzü, yüzümüzü inşAllah.

Ecem Yılmaz

5 Ekim 2012 Cuma

İnanç


Söylemenin gereksizliğine inandırdı beni hayat
Sessizliğimin önemini vurguladı her adımda

Düşünmenin çaresizliği bindi omuzlara
Sorular hiç bu kadar zor olmamıştı belli ki.
Saatler hiç bu kadar yavaş akmamıştı kalabalıklarda
Gözyaşları kirletmemişti yüzümüzü böylesine
Sabır taşı hiç bu kadar taşmak istememişti.

Tahammüller her saniyenin kıpırtısında daha da azalmıştı.
Yalnızlık bir o kadar artmıştı.

İnanmak…
Sana, bana, Tanrıya
Hiç bu kadar sarsmamıştı derinden
Tanrı var mıdır bilinmez.
Varsa paramparça olmuş her zerreyi ona akıtmak gerek
Pişmanlık duymayı aklından bile geçirmeden

İnanmak..
Sana, bana, martılara
Sorgusuz sualsiz
Yalansız dolansız.

9 Eylül 2012 Pazar

Kelimeler kafi



Süslü kelimelerim yoktu belki ama ucu sana dokunan yalın cümlelerim vardı.
Çocukluğumdan kalma birkaç göz yaşı
Birkaç bavul
Korkusuzca yürüdüğüm yollarım oldu sonra
Hep en iyi bildiğim ama hiç sevmediğim gitmelerim
Sonra büyüdüm.
Göz yaşlarım aynı
Yollar aynı
Gelenler ?
Onlar güzeller.
Birkaç tanıdık.
Kurumayan birkaç damla yanaklarımda.
Hayaller kurduğum güzel insanlar
Hayata bağlayan birkaç samimi cümle
Süslü kelimelerim yoktu belki ama
Kurduğum cümleler gibi yalın sever miydin beni yine de ?

09.09.12
00.52

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Yolunuz düşerse bir gün


21 yaşında bir genç.
Hayal yok ümit yok çare yok.
Sadece oturup eski sevgilimi düşünüp dertlensem iç çeksem  öyle sudan sıkıntılarım olsa.
Sıkıldım koşturmacalarımdan.
Sıkıcı somurtkan bir kız oldum çıktım.
Başımı yastığa koyduğum zaman yarını düşünmeden uyusam mesela
Dünya işleriyle bu kadar uğraşmak zorunda kalmasam.
Hayalini kurduğum meslek için çabalamaya mecalim kalmadı desem mesela size?
En son çocukken hayal kurmuş olabileceğim için mi seçtim acaba bölümümü ?
Sonra belki unutmuşumdur hayal kurmayı olamaz mı?
Yani bir köşeye çekilmiş eline kitap almış azcık ukala bir kız çocuğuna düşerse yolunuz bir gün.
Sessizce geçin karşısına.
Bir sigara da siz yakın.

ecmylmz
27 ağustos
23.02

7 Ağustos 2012 Salı

Hiç olsam



Bir kuzu olsaydım eğer ben, arkadaşlarınla bir gün şehrin kalabalığından uzaklaşmak için gittiğin köylerden birinde karşına çıkardım. Sürüyü takip etmek için paytak paytak koşardım. Minicik olurdum muhtemelen. Sen arabadan iner bembeyaz tüylerimi okşardın benim.

Mesela bir şeker olsaydım, çocukken bakkaldan aldığın o en sevdiklerinden olurdum. Yıllar sonra hiç ummadığın bir yerde karşına çıkar çocukluğunu hediye ederdim sana. Yıllardır görmemiş olurdun belki beni ama daha dün arta kalan 10 kuruşla almışsın gibi hissettirirdim.

Bir koku olsaydım eğer süt kokardım. Annesini yeni emmiş bebeğin saçlarındaki koku olurdum. Belki bir ziyarette karşına çıkardım, belki aşık olduğun kadının kucağında. Ama o kokuyu duyunca huzur hissederdin işte.

Mesela  bir kitap olsaydım, her seferinde tekrar tekrar başladığın ama bir türlü sonunu getiremediğin  kitap olurdum. Sayfalarımı her seferinde yeniden yeniden koklar dururdun. Her seferinde aynı satırlarımı tekrar tekrar okurdun.

Bir şarkı olsaydım eğer, yıllar sonra sarhoş gittiğin sahilde çalan şarkı olurdum. Öyle duygulandırırdım ki seni her seferinde daha büyük yudumlardın biranı.

Bir yemek olsaydım eğer her şey bittikten sonra yediğin tatlı değil, karnın en açken kaşıkladığın çorban olurdum. Karnını ben doyururdum. İçini ben ısıtırdım.

Bir uzaylı olsaydım eğer senin evinin çatısına konar ilk seninle dost olurdum. Dünyayı yine seninle sever, yine seninle mutlu olurdum.

Mesela bir isim olsaydım ağzından düşmeyen, en sevdiğin olurdum. Hep bana varırdı cümlelerin.

Bir damla gözyaşın olsaydım eğer en büyük günahına tövbe ederken yanağından süzülen olurdum. Bütün kötülükleri alırdım senden ve yavaşça kurur giderdim.

Bir tebessüm olsaydım eğer, o en sevdiğin filmde içinde hissettiğin buruklukla birlikte dudağının kenarına konardım. Hem için acır hem her şeye rağmen beni saklayamazdın.

Ben bir söz olsaydım eğer hep o son cümleden sonra ilave etmek istediğin ama söyleyemediğin olurdum. İçine karışırdım, kan akışını hızlandırırdım ama hep mahremin olurdum.

Bir dua olsaydım. Konsaydım kalbine. Gerçek olmazdım belki ama,    

Belki de olurdum.

07-08-12