20 Ekim 2012 Cumartesi

Karalama

Hissiz duygusuz olmayı istedim yıllarca
Çala kalem yazılmış romanlara doldu dolalı gözlerim.
Saçlarım o eski nergis gibi kokmaz oldu.
Ne de güzel yansımıştı halbuki göle silueti
Gözleri dolduran tazeliği..

Acı doruk noktaya ulaşınca göz yaşı akmaz demişti arkadaşı.
O acı hiçbir zaman doruklardaki çıplaklığıyla yalnız ve yalnız serseri kalamamıştı.
Bulutların gizlediği güneş ışığı hiç hak ettiği özlemi bulamamıştı.
Her şey duvara yansıyan gölgeler gibi anlamsız.
Kah bir çift göz kah iki güzel kelam.
Ötesi hep yalnızlık deryasında boğulmuştu.

Tükenmişlik hissini bilir miydi hiç gökyüzünün sonsuzluğunda kaybolan martı?
Uçsuz bucaksız okyanusta salınan ahtapotlara ne kadar yabancıydı bir damla gözyaşı?

Sevgi uçsuz bucaksız değildi.
Sözlükteki anlamı; bağlılık göstermeye yönelten duyguydu halbuki.
Duygular durağan
Yönler hep tıkalı.
Ne deniz gibi sonsuz ne gökyüzü gibi bucaksız

Dumanı tüten evlerde öğretememişler miydi bize duyguları?
O zaman en büyük coşkuyu gürül gürül yanan sobanın üzerindeki kestaneler vermez miydi
Şimdi yürekte sönen duygularımızın verdiğini?

Hayalsiz insan ölmeye mahkumsa
İdam sehpasında hiç ümit yoksa
Yaşanan hikayeler hep mutsuzsa
Nedendi kaybolduğumuz bu kargaşa?

20 Ekim 2012
11.35



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder