Her ölüm peşine bir doğum takarken ve her inanç diğer
inançları yok sayarken ölüp de dirilmekten korkmak kararsızlığın içinde
boğulmamak için kulaç atmaktır belki de boşluğa.
En büyük problemlerimizdendir kararsızlık. Yeni dünya bizi
her şeye sahip olma hırsına götürürken karar vermek de nerden çıktı şimdi durup
dururken ? Çünkü karar vermek en büyük vazgeçiştir diğerlerinden.
Bir adamı seversin ve diğer tüm adamlardan vazgeçersin. Bir mesleğe
adarsın kendini ve tüm meslekler kapının ardında kalır. Sonra dizilere
sarılırsın akşam yorgun geldiğin evinde senin vazgeçişlerini anlatan belki de.
Ve belki de sırf öbür tarafı seçseydim nasıl olurdu kaygısını bir nebzede olsa
azaltmaya çabalarsın. Kaygıların diner.
“...kuşkudan değil
emin olmaktan deliren
Bendim…”
“Her evet için bir hayır olmalıdır. Kararlar pahalıdır çünkü
vazgeçmeyi gerektirmektedir.” der ünlü psikoterapist Irvin Yalom.
Ve genelde insanlar kararlarının sorumluluğundan kurtulmak
için sürekli size iki seçenek sunarlar. Sence bu mu yoksa bu mu daha doğru? Alışverişe
giderken bile yanımıza zevkine güvendiğimiz arkadaşımızı alıp sence bunu mu
almalıyım yoksa bunu mu sorusunu hangimiz sormadık? Onay ihtiyacımız içimizde
bir yerlerde yetinemediğimiz kendiliğimizi bir diğerinin kanatları altına alma
girişimimizdir. Çünkü tek başımıza karar verebiliyorsak sonrasında gelen
sonuçlara da tek başımıza göğüs gerebilmeliyiz.
Aristoteles eşit derecede çekici iki yiyecek arasında seçim
yapamayan aç bir köpeği hayal etmiş ve ortaçağ alimleri Burridan’ın aynı
derecede güzel kokan iki saman balyası altında açlıktan ölen eşeğini
yazmışlardı.(Bağışlanan Terapi, Irvın Yalom)
Halbuki evin dışına bir adım atabilsek, mahallenin hiç de kötü
bir yer olmadığını farkedeceğiz. Bir büyüyebilsek, kendi aklımızın bize
yetebileceğini idrak edeceğiz der çok sevgili hocam Kemal Sayar. Ve devam eder
sözlerine ; “Başımızı kaldırıp evin penceresinden bakmaya cesaret ettiğimiz
gün, içimizde yeni bir kıvılcım ateşlenecek. Çocuk, kendisini evin emniyetiyle
teselli edenlerin aslında onu bir zindana hapsedenler olduğunu fark edecek.
Kendisine inandığında, kendisine güvendiğinde yürüyüp gidecek.”
“Olmak cesaret ister.
İçimizdeki boşluktan aşağıya bakabilme cesareti. Muhakkak ki başımız
dönecektir. Sendelersek uçurumdan aşağı gideceğiz. Ama bakmazsak hiçbir zaman
öğrenemeyeceğiz orada ne olduğunu; bizi bekleyen, bizi biz yapan şeyi.”
Kararlarınızın ardında korkusuzca durduğunuz ve tüm
sonuçlara sebat edebildiğiniz nice günleriniz olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder