Minik Gizem. Henüz 8 yaşında ikinci sınıf öğrencisi.
Bilgi Üniversiteli arkadaşlarımızın düzenlediği bir organizasyona dahil oldum geçen gün. Sokak sanatçıları, kukla gösterileri, dondurmacılar, macuncular, mısırcılar, her yerden yükselen müzik sesleri ve güneş bu şenliğin en güzel şeyleri arasındaydı. Şenlik üniversiteli arkadaşlarımızı eğlendirmek adına düzenlenmemişti tabii ki. Amaç baharın gelişini kutlamak, derslerin yorgunluğunu da unutmak değildi. Oradaki amaç; Çocuk Esirgeme Yurdu’nda ki kardeşlerimize bir gün de olsa yanlarında olduğumuzu göstermek, hayatın onlarda yaratmış oluğu acıları bir gün de olsa gölgelemekti.
Uzun bir bekleyişten sonra kardeşlerimiz geldi. Gönüllü abla ve ağabeylerinin ellerinden tutarak şenlik havasına kaptırdılar kendilerini.
3 saat terk edilmişliklerini unutarak geçirdiler bütün vakitlerini.
Benim kardeşim Gizem.
O henüz 8 yaşında. Bir de yuva da ağabeyi var o da henüz 12 yaşında. Bir ara yanımıza geldi kardeşini kaybetmekten korkarcasına. Onun emin ellerde olduğunu gördükten sonra rahatladı ve o da şenlik havasına geri döndü.
Minik Gizem 8 yaşında ki çoğu akranından daha olgun daha vakur tavırlar içerisindeydi.
Ne yapmak istediğini sorduğumda dondurma istedi ilk önce.
Sonra yarış yaptık. Minik bedeni hayatı yakalamak için büyük adımlarla koştu bir sağa bir sola. Kukla gösterisini izlerken onu arkada bekleyeceğimizi söylediğimiz de her gülüşünü bizimle paylaşmak ister gibi tebessümlerini dağıttı kalbimize.
Gizem’in hikayesini bilmiyorum. Onun orada olmasına sebep olan konuyu da. Ancak 8 yaşında bir çocuk hayatta bu şekilde terk edilmeyi hak edecek bir şey yapmış olamaz. Günahsız bir kız çocuğu.
Servisleri giderken yüzünde ki mutsuzluğu görmek bütün günün en kötü sahnelerinden biriydi.
“Sen 8 yaşında kocaman bir kızsın, böyle suratını asmamalısın. Hem gülmek sana ne kadar yakışıyor biliyor musun?” tesellileri onun gülüşüne sebep olmuştu belki ama gerçek hiç de öyle değildi.
Onun bir kez daha terk edilişinin acısını gözlerinden okuyabilirdiniz. Sizi özleyeceğim dedi Medyayla bana. 3 saat, sadece 3 saat onunla güzel vakit geçiren ablalarını bile özleyecek olan Gizem’in sıcacık bir yuvaya olan özlemini nasıl tasvir edebilir kalemler.
Onlar gitti yuvasına. Bugün ne durumda olduğunu henüz bilmiyorum.
Orada o minik yüreklerle vakit geçiren abla ve ağabeylerinin bir üst model telefon alamadığı için mutsuz olduklarını anlayabilecek miydi Gizem?
Ya da akşam yemeğinde patlıcan olduğu için masada surat asmanın ne demek olduğunu bilebilir miydi?
Yeni sezon kıyafetlerle dolabını doldurup hala giyecek bir şeyinin olmadığından yakınmak nedir hiç düşünebilir miydi?
Bu seçeneklerden hiç biri gelemezdi ki Gizem’in aklına. Onun ne kadar güzel güldüğünü gören bizler bir kez daha utanmıştık kendimizden.
Sahip olduklarımızı düşünüp bir kez daha dolmuştu gözlerimiz.
Biz Gizem’i ziyarete gideceğiz ve bizim onu terk etmeyeceğimizi kanıtlayacağız ona.
Dünyanın sanıldığı kadar kötü bir yer olmadığını.
Bu hayatta güvenebileceği en azından bir kişi olduğunu.
Şimdi minik Gizem’i ve Gizemleri düşünerek en son mutsuz olduğunuz anı canlandırın gözünüzde.
Ve bir kez daha iç muhasebenizi yapın.
Gerçekten değer miydi?