25 Mayıs 2013 Cumartesi

25 Mayıs 2013


Duygularımın midesi bulanıyor.
Çok karıştırırsan kusarsın demişti babam ilk içki içmeye başladığım zamanlarda.
Yavaş yavaş iç çarpar demişti. Hepsini yaptım.
Yavaşta içtim hızlı da
Hızlı içince birden dünya tüm hızıyla gondola bindirdi minik bedenimi.
Sonra karıştırdım hepsini. O zaman da midem atladı boş vagona.
Büyüyünce tövbe ettim. Çünkü içki günahtı.
Öyle demişse öyle olsun dedim.
Zaten lunaparkta hiçbir oyuncağa korkudan binemeyen sadece izleyip evine dönen çocuk olmuştum.
Çok duyguyu karıştırınca da duygularım bulandı. Acaba biraz da hızlı mı hissettim, birden başım dönmeye başladı?
Mide bulanması dünyanın en kötü şeyidir çünkü.
Çünkü mide bulanınca hayatta hiçbir şey keyif vermez.
Kussan rahatlarsın da.
O da derman olmaz yeni bulantıyı kapıda bekletir.
Aşk şarabını tattım biraz daha büyüyünce.
Sizin bildiğiniz gibi kırmızı değil berrak bir beyazdı o.
Ölümü tattım sonra bir karıncanın kocaman kırıntıyı yuvasına taşırken yakalandığı
Nefreti tattım en umulmaz yaşlarımda flashbacklerde kaybolan
Merhameti tattım hasta olduğum vakit başımda gözyaşı döken ayaklarının altı cennet olan melekte
Bir olmayı tattım aynı karında ilk besinimizi aldığımız adamın mağlubiyetinde
Dostluğu tattım karşısında utanmadan ağladığım en büyük hediyem dediğim canımdan parçalarda
Özlemi tattım daha ufacıkken beni yakalayan yaramaz oyunlarda
Duygularımın midesi bulandı sonra.
Sonra dedim ki isyan değil yanlış anlama bu söylemlerim.
Sitemim de sevgimden. Beni benden iyi bilirsin.
Elhamdülillah der daha güçlü yürürüm sen izin verdiğin müddetçe yeni açtığın yollarda.

10 Mayıs 2013 Cuma

Anna'ya Mektup -günün şerefine

Bugün de yasamız çıkmadı Anna.

Baban şimdi aramızda olsa yasama organındaki büyüklerimize oedipus kompleksinin ne menem bir şey olduğunu anlatırdı.
Belki insanın kendi sorunlarıyla yüzleşmesinin öneminden dem vurur, onları da psikoloji tarihinde önemli gelişmelere olanak sağlayan 5-6 hastasının içine dahil ederdi.

Sevgili Anna;
Baban aramızda olsaydı, kendi kendine bir şeyler yapmaya çabalayan hiçbir yetkisi olmayan “anketör” psikologların çok değer görüyorlarmış gibi kendilerini mutlu etme çabalarına hangi savunma mekanizmasını uygun görürdü merak ediyorum.

Sahi ne çok bastırdık değil mi Anna büyüklerimizin bizi yok saymalarını?
Sonra aramızdan 3-5 ukalayı çıkarttık psikiyatrların karşısında dursun diye.

-Neden psikiyatristlere karşı bu öfke? denildiği vakitte,

- Çünkü onlar bilmiyorlar ruh tahlilini. Pis onlar, kötü.  diye ilk okul seviyesinin üzerine çıkamayan yorumlar yapmaya başladılar, yine alay konusu olduk.
Bilemediler mi Anna bir psikoloğun önce kendi ruhunda ki çatışmaları çözümlemesinin gerçek bir psikolog olması için en önemli koşul olduğunu?
Hangi eğitimi almış olursan ol, hangi okuldan mezun olursan ol kendini bilmeden karşındakini çözemeyeceğini, aktarımların arasında boğulup gideceğini göremediler mi?

Freud nasıl bir babaydı bilmiyorum ama güzel adam uzaktan. Aynı zaman insanı olsaydık karşılıklı sigara bile içerdik belki. Oral dönem takılmalarımızla alay edip bir nefes daha tüttürürdük elimizde ki mereti.

Sevgili Anna,
Baban şimdi oralarda seninleyse selamını ilet. Çünkü bugün ben bir psikologcuk olarak ona çok şey borçlu olduğumuz kanısındayım.

Wundt’un kızının selamı var de. O anlar.

10.05.2013