2 Kasım 2012 Cuma

Sına-ma


Beni tanıyanlar bilirler teknoloji konusunda ne kadar beceriksiz olduğumu. Ama bu bloglar çıktı çıkalı mertlik bozuldu bana kalırsa. Eskiden kalem tutan güzel eller vardı. Yazının üzerinde dağılan gözyaşlarımız vardı. Ekranın karşısına değil nefesimizin değdiği kağıda dökerdik içimizi.

Anane gibi konuşmaya başladığım zamanlarda ki bakışlarınızı fırlattığınızı hisseder gibiyim.

-Çok geri kafalısın Ecem.

Ne yalan söyleyeyim bende zaman zaman öyle hissediyorum. Bundan bir 30 yıl önce yaşasaydım, gerçekliğin içinde yoğrulsaydım daha güzel olabilir miydi her şey diye düşündüm de şimdi?

Yok o zaman da böyle özgürce söyleyemezdim her şeyi, vazgeçtim. En sevdiğim zaman zaman çeliştiğim felseme geri dönmeliyim hemen.

-Carpe diem.

Bu felsefeyi çok sevdiğim bir kitapta okumuştum bundan 4-5 yıl önce. Muhtemelen ben felsefemi söyleyince hepinizin aklına da o geldi.

-Ölü Ozanlar Derneği

Bu bende ki geri kafalılık kalıtımsal olabilir. Annem de hala der “Ben elime alıp dokunabileceğim fotoğraf istiyorum şurada ki 100lerce fotoğrafın hiçbir anlamı yok. Kaybolacaklarmış gibi.” diye

O kadar alışmışız ki biz elimizdekilerin yitip gitmesine, birden bizi terketmesine.

O fotoğraflar kaybolursa anılar hiç yaşanmamış olacak diye annemin korkusu sanırım.

Hayal kurmayı beceremememden dem vurur arkadaşlarım. Küçük bir çocukken anneme sorduğum soru gibi.

-Anne mide ağrısı nasıl olur?

-Arkadaşım hayal kurmak nasıl olur bir hayalini anlatsana bana mesela?

Büyüdüm, mide ağrısını çok merak etmişim demek ki Allah beni seviyor her sıkıntımda üzüntümde o dayanılmaz ağrıyı dindiremiyorum.

-Allah’ım hayal kurmayı da çok merak ediyorum, lütfen bu sorunumu da çözer misin?

-Ben şimdi bir hayal kurmayı deneyeyim sen sonra onu gerçekleştir o mükemmel duyguyu gerçekten çok merak ediyorum. Nolur nolur!

Sadece sevdiğim ve sevildiğimi hissettiğim zaman şımarıklık yaparım. Zaman zaman benim tek sahibime de yapıyorum o nazlarımı.

-        Ben şimdi dua ediyim, sen de beni çok üzme nolur hemen kabul et olur mu?

Bazen beni öyle sınavlara tabii tutuyor ki.
 
         -Aman. Allah düşmanıma vermesin.

Sizde yapmışsınızdır zaman zaman annenize, arkadaşınıza, sevgilinize. Sizi sevdiğini bilirsiniz de iyice emin olmak istersiniz ya. Onun gibi.

-Ben ölsem çok üzülür müydün anne?

Bir yazı okumuştum çok önceleri. Cenaze töreninizi düşünün diyordu. Hayat bana cenaze törenimi uzaktan izleme fırsatı vermedi henüz ama daha küçücük bir çocukken o zamanlar herkesin korktuğu şimdi her 3 kişiden 1 inin yakalandığı bir hastalıktan son anda paçayı kurtarmıştım. Lösemi olmuş gibi davrandım. Nazlanmayı sevdiğimi söylemiştim. Sevdiklerime nazlanıp ne kadar sevdiklerini görünce hemen iyilşiverdim.

-Allah beni çok seviyor.

Merak etmeyin kan kanseri olmadım. Kan değerlerim sadece çok yakındı. Teşhisimi koyamadılar sonra da iyileştim hemencik.

Bazen düşünüyorum. Allah benim onu ne kadar sevdiğimi biliyor. Ama ara sıra beni ağır sınavlara sokuyor. Ben her sınavımdan sonra beni daha çok sevdiğini biliyorum.

-        İyi ki varsın Allah’ım seni çok seviyorum.

Sizde sevin O’nu ki hayatta karşınıza çıkan sınavlarınızı geçince hep “bak gördün mü ne kadar seviyormuşum bu sınavını da geçtim.” İn haklı gururunu yaşayın.

Çok güzeldir o.

Beceriksiz olduğumu söylemiş miydim? Sonları sevmiyorum ve beceremiyorum. Yazıma son vermeyi de. O zaman şimdilik sadece ara veriyorum.

Güzel hayalli günleriniz olsun.

02.11.2012
09:50

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder