Saat gecenin 3’ü.
Kediler aç bırakılmaya gelmez. Mama kabını her zaman ağzına
kadar doldurmak gerekir.
Sigaranın raconunu bu saatlerde de bozmuyorum.
Bir şey atıştırıp kocaman olan göbeğime inat yeme kavramının
saatine aldırış etmiyorum.
Aç karna sigara içme der annem.
Aç karna sigara içmek dertli adamların işi.
-Benden adam da olmaz ki.
Bu saatte bile çalışmadığım için vicdan azabımın kölesi
şeytan yalamış gözlerimle dersin başına oturuyorum.
Okuduğum tüm hastalıklar yavaş yavaş bedenimi sarıyor.
Freud’a yine küfürler sıralıyorum.
Üst benliğimle alt benliğimin dinmek bilmeyen savaşı yalnız bırakmıyor ruhumu.
Louisa Düss beni görse testini yapmaya gerek duymazdı diye
geçiyor içimden.
-Pis nevrotik diye aşağılar o bile hikayelerini benden
saklardı.
Ona da küfür etmeli miyim karar veremiyorum.
Yapmadığı şeyler için insanlar hor görülmemeliler diye vazgeçiyorum.
Saat 3’ü 15 geçiyor.
Disleksiler için hayat çok zor.
Kargacık burgacık harfler gözlerimi ovuştursam da yerlerine
oturmuyorlar.
Harflerim hep sevdi dans etmeyi.
Yakalamaya çalışıyorum.
Yine başaramıyorum.
Son sigaramı kahvaltıya saklamalı mıyım diye düşünüyorum.
-Yarın hiç olmayabilir prenses, demişti babam.
-Prensesler küfür etmezdi, tacımı almış olmalılar.
Baba bedduası almadan son nefeslerimi çekiyorum.
Yarın sabah uyandıklarında ben olmazsam son dal sigarama
bakıp iç çekmesin annem diye onu da içiyorum.
Sonra bir şarkıya dalıyor gözlerim radyoda.