Rönesans döneminin önemli heykeltıraş, ressam ve mimarlarından. Bu yıl içinde kaç tane oyuna gittiğimi hatırlayamıyorum ancak izlediğim en iyi oyunlardan oyunculuklardan biri olduğunu itiraf edebilirim. Üsküdar da minicik bir sahne. Sıcacık. Dekorlar ve sahnelerin değişimini, üstadın resimlerinin duvarlara yansıyışlarının verdiği lezzetin tarifi yok.
Michelangelo hiç evlenmemiş ve zamanında herkes tarafından deli olmakla suçlanmış olan büyük bir sanatçı.
Bir zamanlar bir arkadaşım eşcinsel olabileceğini söylemişti. Oyun da eşcinselliğiyle ilgili bir bulgu olmamakla beraber heykelini yaptığı bütün Meryemlere aşık olması bu hipotezi çürütmüş olsa gerek.
Oyunun yazarı Irmak oyunu 22 yaşında bitirerek büyük bir başarıya imza atmış. Michelangelo’nun Davud heykelini 26 yaşında bitirdiğini de söylemeden edemeyeceğim. Ve 21 yaşında hala bir şey ortaya koyamadığımın öz eleştirisini yapmamak da ayıp olur sanırım.
Özgün müzikler ve Atilla Şendil’in bitmek bilmeyen enerjisi seyirciyi her an tetikte bir sonra ki sahneye hazırlar nitelikteydi.
Bu ara şizofreniye olan merakımı arttırdı oyun. Şizofreni hastalarını gözlemlemem sonucu ortaya çıkan müthiş yaratıcılık Michelangelo’da da her an göz önündeydi ve çizdiği resimlerle olan savaşı her an artmaktaydı.
Sevgiden anlamayan Michelangelo! Kim bilebilir senin için de yaşadığın müthiş aşkı? Bu aşk Meryem’e mi yoksa gariban köylüye mi yoksa Meryem’in rahmine İsa’yı bırakan Babaya mı bilinmez.
Düzene karşı gelişin sadece Papaya mı yoksa kendi içinde kendinle olan bir kavgan mı ?
Sanat iyi insanların becerebileceği bir şey olmadı hiçbir zaman derim hep. Sanat, normal insanların becerebileceği bir şey olamadı hiçbir zaman diyerek düzeltmekte yarar var.
Oyunda ki en önemli repliklerden olsa gerek:
-Ben bir köylüyüm sanattan anlamam.
Michelangelo’nun cevabı hepimizin düşünmesi gereken cinsten..
-Sanattan o büyük soylu adamlar bile anlamıyor.
Herkesin sanattan anlayabileceği sanat dolu günlerin şerefine bu gece ki bütün alkışlar.
Ecem YILMAZ
14/04/2012